Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM) tarafından 13 Temmuz 2019 tarihinde Ankara'da Avukat Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Nafaka Çalıştayı"na baromuzu temsilen Av. Elçin DEVİREN NASIR Av. Dilara ÖZCAN katılmıştır.
Türkiye çapında düzenlenen Nafaka Çalıştayı'na, 54 baro ve baroların Kadın Hakları Merkezi'nden, bazıları baro yönetim kurulu üyesi de olan, yönetici ve üye 120'den fazla avukat katıldı.
SUİÇMEZ: KADIN HAKLARINDAKİ KAZANIMLARIN ORTADAN KALDIRILMASININ ZEMİNİ HAZIRLANIYOR
Çalıştayın açış konuşmasını TÜBAKKOM Dönem Sözcüsü ve Trabzon Barosu Başkanı Av. Sibel Suiçmez yaptı. Son dönemde yoksulluk nafakasına süre sınırı getirilmesinin tartışıldığını ancak asıl sorunun nafaka sorunu olmadığını kaydeden Suiçmez, "Kadın haklarındaki kazanımların ortadan kaldırılmasının zemini hazırlanmak istenmektedir. Kadının yoksulluk nafakasının süreye bağlanması talebinin arkasındaki hedef, tüm kazanımların ve özellikle de 6284 sayılı şiddet yasasının ve İstanbul Sözleşmesi'nin ortadan kaldırılmasıdır" dedi. Suiçmez, "Tartışılması gereken asıl sorunlar, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadın yoksulluğu gibi konular olması gerekirken, kadının nafakasının tartışmaya açılması kabul edilemez" diye konuştu.
SARAÇ: NAFAKA DÜZENLEMESİ, GERİ GİDİŞİN YAŞANMASI TEHLİKESİNİ DOĞURUYOR
TBB Yönetim Kurulu Üyesi ve TÜBAKKOM Koordinatörü Av. Filiz Saraç da, "Bugün tartışılan yoksulluk nafakası, kadının güçlendirilmesinde büyük bir geri gidişin yaşanması tehlikesini de doğurması nedeni ile büyük önem taşıyor" dedi. Saraç, "Zaten hakkın kötüye kullanılmasına dayalı hukukun genel prensipleri çerçevesinde düzeltilebilecek olan, koşulları oluştuğunda da nafakanın kaldırılması, değiştirilmesi şeklinde yargı yolu açık olan bir konuda, mevcut yasal düzenleme ve içtihatların varlığına rağmen istisna örnekler üstünden yazılı ve görsel medyada, kamuoyunda mevcut düzenlemeler hatalı gibi anlatılıyor. İcra daireleri tahsil edilmeyen nafakalarla dolu iken, şiddete uğrayan pek çok kadınımız sadece şiddetten kurtulmak için nafakadan da vazgeçerken kamuoyunda yanlış algılamalar yaratacak örnekler öne geçiriliyor. Nafakayı ödememek, düşük ödemek için yapılan mal kaçırmalar, bağlandığında tahsilatsız bırakma gibi sıkça karşılaşılan örnekler ise ikinci planda kalıyor" dedi.
FEYZİOĞLU: DURUŞ VE GÖRÜŞÜMÜZ BU ÇALIŞTAYA BAĞLI ORTAYA ÇIKACAK
Çalıştaya Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu'nun yanı sıra, TBB Yönetim Kurulu üyeleri, Aydın Barosu Başkanı Av. Gökhan Bozkurt ve Erzincan Barosu Başkanı Av. Adem Aktürk de katıldı. Feyzioğlu, yaptığı konuşmada, nafaka düzenlemesinin arkasında İstanbul Sözleşmesi'nin tekrar gündeme getirilmesi ve şiddetle mücadeleye ilişkin düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve acaba geriye götürülebilir mi endişesinin yattığını söyledi. Feyzioğlu, "Dolayısıyla bir tek nafaka olarak almıyorum ben meseleyi. Türkiye Barolar Birliği'nin resmi duruşu ve görüşü bu çalıştaya bağlı olarak çıkacak" dedi.
KİŞİSEL GÖRÜŞÜM, BÖYLE BİR ŞEY OLMAZ
Feyzioğlu, nafakanın süreli olması konusundaki kendi görüşlerini ise şöyle açıkladı:
"Benim hukukçu ve vatandaş olarak bir görüşüm var. O da şu: Zorla evlendirileceksin, mal gibi satılacaksın, ondan sonra evde bir mahkûm gibi çalıştırılacaksın, dayak yiyeceksin, cinsel ve her türlü istismara uğrayacaksın, bir şekilde kendini kurtarmayı başaracaksın, ayrı bir düzen kurmak için uğraşacaksın ama tehditler karşısında sokağa bile çıkmaktan haklı olarak korkacaksın. Çünkü her sabah gazeteyi açtığında orta sayfada en az bir kadının öldürüldüğünü, bıçaklandığını göreceksin. İş bulmak isteyeceksin, kadınsın diye sana iş vermeyecekler. İşsizlik oranlarından belli. Ayrımcılığın dibine vurmuş bir toplumda yaşayacaksın bu anlamda. Aynı özelliklere sahip bir kadın bir erkek aynı işe başvurduğunda kadınsın diye işe alınmayacaksın. Dolayısıyla en iyi ihtimalle anana babana mahkûm edileceksin o yaştan sonra. Ve ondan sonra da diyeceksin ki nafaka süreli olsun. Böyle bir şey olmaz. Sorunları konuşacaksak kökünden konuşacağız. Her şeyini konuşacağız. Yani yaşayan bir organizma olan hukukun işine gelen kısmını konuşup işine gelmeyen kısmını halının altında süpürdüğünde bu iş olmaz. O bakımdan ayrımcılığı Türkiye tam anlamıyla önler ve kadınlar erkeklere gerçekten nafaka bağlayacak ekonomik güce erişirse bu ülkede, ki fazlasıyla layıktır, o zaman belki başka şeyleri konuşuruz. Öte yandan konunun uzmanları diyecekler ki maddi hukukumuzda bir sorun yok. Uygulamada sorun var. Uygulamada nafaka suiistimal ediliyorsa onun da çaresi var. Dolayısıyla kural bu ama istisnai bir suiistimal durumu varsa ona göre zaten uygulamanın doğru müdahale ile doğru tedbiri alması mümkün."
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ TARTIŞMAYA AÇMAK ÇOK YAZIK
Feyzioğlu konuşmasının sonunda nafaka tartışmaları sırasında Avrupa Konseyi'nin kadına karşı şiddetle ilgili İstanbul Sözleşmesi'ni tartışmaya açanlara da tepki göstererek, "Dünyanın gözbebeği bir kentin, İstanbul'un adını taşıyan bir sözleşme bu ve çok fazla ülkeye nasip olmaz. Böyle bir sözleşmeyi tartışmaya açmak çok çok yazık" dedi.
İKİ OTURUM YAPILDI
Çalıştayda iki oturum yapıldı. Av. Sibel Suiçmez'in moderatörlüğünü yaptığı "Medeni Kanun'da Nafaka" konulu oturumda; Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özge Yücel, Emekli Aile Mahkemesi Hakimi Av. Eray Karınca, İstanbul Barosu'ndan Av. Hülya Gülbahar konuşmacı olarak yer aldı.
Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Önceki Başkanı Av. Tülay Çelikyürek'in moderatörlüğünü yaptığı ikinci oturumda ise; Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı Av. Sema Kendirci Uğurman, Emekli Aile Mahkemesi Hakimi Zarife Zerrin Togay ve Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadriye Bakırcı konuşma yaptı.
BARO TEMSİLCİLERİ DE NAFAKA DÜZENLEMESİNE KARŞI ÇIKTI
Oturumlar arasında ve sonrasında çalıştaya katılan tüm baro temsilcileri söz alarak kadının yoksulluk nafakasına süre sınırı getirilmesine karşı olduklarını; bu girişimin kadınları daha da yoksullaştıracağını, daha çok şiddet ve eşitsizlik anlamına geleceğini vurguladı. Sadece bir baro temsilcisi, barolarının kadının yoksulluk nafakasına süre getirilmesi gerektiği görüşünde olduklarını dile getirdi. Kimi baro temsilcileri ise, kişisel fikirlerinin yoksulluk nafakasına süre getirilmemesi olduğunu; ancak baro yönetim kurulunda ve kadın komisyonunda farklı düşünen avukatların da olduğunu belirtti. Birçok çalıştay katılımcısı, bu tür çalıştay ya da benzeri çalışmaları kendi illerinde de yapacaklarını belirtti. Çalıştay sonunda, sonuç bildirgesini hazırlamak üzere bir çalışma grubu oluşturuldu.